- dikerek
- 1. sewing (prep.) 2. stitching (prep.) 3. suturing (prep.) 4. potting (prep.) 5. transplanting (prep.) 6. tailoring (prep.)
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
toñuşmak — gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; bir işi kabulden çekinmek; emreden kişiye, gözlerlni dikerek, iğrenerek, bakmak III, 394bkz: töñü şmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
töñüşmek — gözlerini dikerek bir şeye saldırmak; işi kabulden çekinmek; emreden ki şiye, gözlerini dikerek, igrenerek bakmak, II I, 394bkz: toñu şmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
ağaçlandırabilmek — i Bir yeri fidanlar dikerek ağaçlı duruma getirme olasılığı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
cilt — is., di, Ar. cild 1) Ten 2) Formaları, yaprakları birbirine dikerek veya yapıştırarak kitap, defter, dergi vb.ne geçirilen deri, bez veya kâğıtla kaplı kapak Nakışlara, ciltlere, minyatürlere hayran kaldı. Ö. Seyfettin 3) Bir eserin ayrı ayrı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çeliklemek — nsz Çelik dikerek ağaç yetiştirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
fitil — is., Ar. fetīl 1) Lambada, kandilde ve mumda yağın, çakmakta benzinin yanmasını sağlayan, türlü biçimlerde bükülmüş veya dokunmuş pamuktan yapılan genellikle yağ çekici madde Lambanın fitili biraz daha açılmış. Y. Z. Ortaç 2) Derin yaraların… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvrılmak — nsz 1) Eğrilip bükülmek 2) Kıvrık bir duruma gelmek 3) Yuvarlak bir biçim almak 4) Dar bir yere büzülerek yatmak Bulunduğum yerde kıvrılıp yatmanın bir kolayını arıyordum. Y. K. Karaosmanoğlu 5) Dönmek, sapmak Ben onu görmemişçesine, gözlerimi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
özgün — sf. 1) Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal Eskinin doğa ile uyuşan, özgün yapılarını yıkıp yerine yabancı, öykünme, yaratıcılıktan yoksun yapılar dikerek çirkinleştirdik. N. Cumalı 2) Bir buluş sonucu olan, nitelikleri bakımından… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yivlemek — i, hlk. 1) Dikerek eklemek 2) Köpek koklayarak izlemek 3) Bileyerek keskinleştirmek, sivriltmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünü (veya gözlerini) (bir şeye) dikmek — dikkatle bakmak, gözünü ayırmadan bir yere veya bir kimseye bakmak O sert bir tavır alıyor, gözlerini Ali Rıza Bey in gözlerine dikerek adamcağızı büsbütün şaşırtıyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
BEDEL-İ ÖŞR — Huk: Arazi i emiriye üzerinde bina yaparak veya meyvesiz ağaç dikerek koru haline koyma sebebiyle öşre bedel alınan kira … Yeni Lügat Türkçe Sözlük